Günün ilk saatleri, dünyanın herhangi bir yerinde, benzer özellikler gösterir. Gözlerinden uyku akan çocuklar okul yolunu tutarken, yetişkinler ofislerine ya da gündelik rutin işlerine doğru yol alır. Akşam eve dönüldüğündeyse televizyon karşısına geçip, sanki büyülenmişcesine özel insanları seyrederiz; Onlar Tanrı’nın özene bezene yarattığı, yetenekli çocuklarıdır. Bazıları şutu gole çevirir, bazıları stadyum konserleri verir, bazıları ana haber bültenlerini sunar. Onlara gıptayla bakar, her zaman değilse de, belki beklediğimiz terfiyi alamadığımız bir günün akşamı ya da kötü geçen bir sınavın ardından, kendi sıradanlığımıza hayıflanırız. Sıradanlık bizi herhangi biri yapar ve mutsuzluğumuzun hesabını da herhangi biri oluşumuza keseriz.
İşin dramatik yanı terfilerin, sınav sonuçlarının hatta bir iş sahibi olmanın belirleyicilerinin, üzerinde pek fazla düşünmeden kabullenmiş olduğumuz bazı kriterler olduğunu fark etmeyişimizdir. 20. yüzyılın en etkili sanatçılarından Bertolt Brecht bir şeyi dünyadaki en aşikar şey olarak görmeye başladığımızda, bunu anlamak için sarf edeceğimiz tüm çabayı bir kenara ittiğimizi söylemiştir. Herhangi biri olduğumuzu ya da az önce bahsi geçen kriterlerin mutlak olarak doğru olduğunu düşünürken yaptığımız da, tam olarak budur.
Anaokullarına girişin 3 yaşa indiği günümüzde, Sanayii Devrimi’nin ihtiyaçlarına göre programlanmış eğitim sistemleri, bizi rekabetçi dünyayla erken yaşlarımızda tanıştırıyor. Bu dünyanın baktığı pencereden standartlaştırılmış IQ testleri kişinin zekası, ÖSS ya da Amerikalıların SAT gibi testleri kişinin bilgi düzeyi ve Myers- Briggs karakter analizleriyse kimin, hangi iş için biçilmiş kaftan olduğu konusunda danışılacak en güvenilir kaynaklar. Ancak ne yazık ki bizler örneğin IQ testinin yaratıcılarından Alfred Binet’in oluşturmuş olduğu derecelendirme sistemi için ‘ zeka seviyesini ölçmez çünkü zihinsel özellikler birbiriyle çakışmaz. O yüzden de düz bir yüzeyi ölçer gibi zeka ölçülmesi mümkün değildir’ dediğini bilmeyiz. Ya da Fortune 100’de yer alan şirketlerin çoğunun işe alım sırasında kullandığı kişilik analiz testi Myers- Briggs’in, psikometrik test alanında herhangi bir eğitim almamış kişilerce geliştirildiğinden kimse söz etmez.
Ünlü TED konferanslarının en çok izlenen konuşmacılarından Ken Robinson’ın Lou Aronica’yla birlikte yazmış olduğu kitapları ‘Öz’, yukarıda anlatılanları yeniden gözden geçirmeniz konusunda ikna edici olabilir. Eğitim alanında hükümetlere ve kar amacı gütmeyen organizasyonlara danışmanlık yapan yazar ve konuşmacı Ken Robinson özü ‘doğal eğilimlerin ve kişisel tutkuların buluştuğu nokta’ olarak tanımlıyor. Kişi kendi özünü bulduğunda, duygusal, sezgisel ve manevi güçlerinin farkına vararak, zekası ve hayal gücünden tam anlamıyla yararlanabiliyor. Kitap, bunun nasıl gerçekleşeceğini adım adım anlatmaktan çok, kişiye ilham verecek felsefi bir tartışma ortaya koyuyor. ‘Öz’ kişisel gelişimin ötesinde, toplumsal bir dönüşüm için rehber niteliği taşıyor. Bu dönüşümün de eğitim sisteminde gerçekleştirilecek devrim niteliğindeki değişimle başlayacağı anlatılıyor.
Robinson kitabında ‘Ne kadar zeki olduğumuz?’ sorusunun yerine, ‘Ne çeşit bir zekaya sahip olduğumuz?’ sorusunun geçeceği, yaratıcılığın sadece sanat, tasarım ya da reklamcılık gibi özel aktivitelerle ilgili olduğu düşüncesinin bertaraf edilebileceği bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmakla yetinmiyor. 21. yüzyılın ortalarında, insan nüfusunun dokuz milyara ulaşacağı tahminlerinin yapıldığı şu dönemde, insanoğlunun önüne çıkacağından emin olunan sorunların çözümü için bunun bir zorunluluk olduğunu savunuyor. Çocukların tek tipleştirme politikası altında yetişmesinin ‘gerçek’ dezavantajlarını ortaya koyuyor. Öğretmeninin ‘sen asla bir şey olamayacaksın’ dediği teorik fizikçi Albert Einstein, lise korosuna katılmak istediğinde ‘sesinin koroya hiç yakışmayacağı’ cevabını alan efsanevi şarkıcı Elvis Presley ve okul idaresinin bir çeşit öğrenme bozukluğu olduğunu düşünmüş olduğu Broadway tarihinin en uzun süre sahnelenen gösterisi ‘Operadaki Hayalet’in kareografı dansçı Gillian Lynne, Robinson’ın savunduğu dünya görüşünün birer canlı örneği olarak kitapta karşınıza çıkıyor.
Robinson’ın düşüncelerini, gelişim psikoloğu Howard Gardner’ın ‘Çoklu Zeka- Yeni Ufuklar’ isimli kitabında anlatılanlar da destekliyor. Gardner ‘Tektip okul kulağa adil gelir, ne de olsa herkes eşit muamele görmektedir’ diyor. Ancak bu düşünce, Binet’in zamanında mevcut olmayan bilişselbilim ve nörobilimin bulguları ışığında, çürütülmüş durumda. Gardner’ı okurken teknolojideki gelişmelerin de yardımıyla şekillendirilebilecek birey merkezli okul modelinin toplam faydasının toplum için gerekliliğine ikna oluyorsunuz.
Gardner’ın kuramı, Robinson’ın ‘Ne çeşit bir zekaya sahipsiniz?’ sorusunu da yanıtlayarak, IQ testinin onurlandırdığı mantıksal/ matematiksel zekanın yanı sıra müziksel, bedensel- kinestetik, dilsel, uzamsal, sosyal, içsel ve doğacı/varoluşsal zekalara da açıklık getiriyor. Bugüne dek ortaya konmuş, belirli tip kısa cevap testleriyle ölçülen tek bir akademik zekaya odaklanmayı reddeden diğer zeka kuramları hakkında da okuyucularını bilgilendiriyor. Böylelikle şimdiye dek sanki zekayla hiç bir ilgisi yokmuş gibi değerlendirilen futbol oyunculuğu, bateristlik gibi bir çok uzmanlık alanının, zekayla ilişkisini kurabiliyorsunuz.
Gardner çoklu zeka ölçümleri için standartlaştırılmış bir ölçümlemeyi, yeni bir kaybedenler klubü yaratacağı düşüncesiyle savunmuyor. Ammavelakin çocukların zeka profilleri ve çalışma tarzlarını gözlemlemeye yönelik buluşçu bir girişim olan Spektrum ve lise düzeyinde yaratıcı bir sanat eğitimi müfredatı oluşturmayı hedefleyen Arts PROPEL gibi proje uygulamalarından söz ediyor.
Herhangi biri olmadığınıza kendinizi ikna etmekte zorlanıyorsanız, Robinson ve Gardner’a kulak vermenizi öneririm. Çoklu Zeka ve Öz; kendimiz, çocuklarımız, iş arkadaşlarımız ya da dünyayla ilgili daha geniş bakış açıları kazanmamıza yardımcı olabilir ve herbirimizin sahip olduğu biricik özelliklerin çeşitliliği konusunda gözlerimizi açabilir. Bu özellikleriyle kendi hayatına anlam katmak isteyen genç ya da yaşlı bireylerin yanı sıra, çocukların geleceğiyle ilgili sorumluluk sahibi olan öğretmenler, ebeveynler ve toplumbilimcilerin de kesinlikle tartıştığı konulardan haberdar olması gereken kitaplar. Kategorileştirmelerin, insani değerleri daha fazla yok saymayacağı bir dünya dileğiyle…
Öz
Ken Robinson ve Lou Aronica
Doğan Kitap
Çoklu Zeka
Yeni Ufuklar
Optimist
No Comments