‘Kim olduğun, kiminle olduğundur’ Nil Karaibrahimgil’in kaleminden çok güzel bir yazı… Yol önümüzde… Bazımızın engeli yok, bazımızın çok… Önemli olan yolda olmaya devam edebilmek… Eğer sizin ikliminiz ve toprağınız sizi çiçeklendirmek yerine sadece yeşertmişse, kendinizi hırpalayıp ‘ Onun gittiği yere, ben daha gidemedim. Başarısızım. -> Mutsuzum -> Değersizim’ döngüsüne kendinizi sokmadan yolunuza devam edin. Bir tohumun toprağını ve iklimini değiştirme şansı hiç yoktur. Oysa sizin balans ve manevra alanınız çok daha geniş. Neden bahsettiğimi daha iyi anlayabilmek için Nil’in yazısını okumak isteyenler buradan buyursun. Ancak ben O’nun sözlerini bir adım ileri götürmek ‘Kim olduğun, nasıl eğitim aldığındır’ demek ve sizlerle yeni izlediğim bir videoyu da paylaşmak istiyorum.
Bireyin çabası, toplumun amacına uyum sağladığında tohumlar, çiçek verecekleri iklim ve toprağa kendiliğinden sahip olacaklar. Bunun için anne- babaların kendilerini yetiştirebilmesi, anne babaların kendilerini yetiştirebilmesi içinse öğretmenlerin anaokulundan itibaren eserleri olacak gelecek için fedakarlık yapması gerekiyor. Eğitime Cem Yılmaz’ın ‘Eğitim şart’ esprisi üzerinden alaycı ve umursamaz yaklaşmanın yanına bile yanaşmış bir toplum değiliz. ( Bunun Cem Yılmaz’ın niyeti olduğunu da hiç zannetmiyorum) Bunu yapamayız. Yapmamız gereken tarihimizi doğru okumak ve oradan kendimize doğru rol modelleri alıp, yolumuza iklim ve toprağımıza rağmen devam edebilmek, bir kardelen olmak. Bu toplumun amacını kendinden daha iyi bir nesil yetiştirmeye dönüştürmemiz gerekiyor. Bunun için öğretmen olmanın koşullarının da değiştirilmesi ve bir KPSS ile oldu bittiye getirilmemesi gerekiyor.
Kim ne derse desin, bir dehaya borcumuz var. Size bu dehayı, Sözcü Gazetesi’nin ‘Geleneksel anlayışlardan kurtulmuş bir öğretmen‘ başlığıyla haber yaptığı Ahmet Naç anlatsın istiyorum. Ve inanın anlamıyorum! Başöğretmen’in vizyonu nasıl Cumhuriyet’in 92. Yılında ‘Bizim Geleneğimiz’ değil ve bizim yerimize 1970’lerde yola çıkan Finlandiya’yı eğitimde örnek ülke yapar da, Ahmet Naç O’nun kurduğu ülkede bir istisna olarak kalır?
Umarım bu yazımı okur, benim Atatürk’ümü Ahmet Naç’ın dilinden dinlersiniz. Umarım sosyal duygusal öğrenme modelinin Milli Eğitim Bakanlığı Okulları’nda hayata geçmesini talep edersiniz. Umarım evde yaptığınız tek şey televizyon izlemek ve elektronik cihazınızla haşır neşir olmakken, çocuğunuza kitap oku demenin havanda su dövmek olduğunu fark edersiniz ve seçiminizi de çocuğunuza akıl vermeyi bırakmak yerine( aman diyeyim sakın) elinize tarih, psikoloji, kişisel gelişim, edebiyat … bir kitap alıp, ona örnek olmaktan yana kullanırsınız. Şimdi anlatmak istediklerimi, benden çok daha güzel dile dökmüş, onu geçtim gerçek kılmış yaşıtım Öğretmen Ahmet Naç’tan dinleyelim.
No Comments